1890
sonrasında azat edilen zenci kölelerin beslenme, barınma ve geçimleri konusunda
devletin belirli bir program izlediği, ancak ödenek bulmakta güçlük çektiği ve
bu sorunu daha çok yerel yönetimlere bıraktığı anlaşılıyor. Nitekim İzmir’de
diğer yerlerden daha büyük bir misafirhane tesis edilmiş, buraya gelen zenci
kölelerden, küçükler, yatılı olarak sanayi okullarına, genç ve yetişkin
erkekler, sanayi taburlarına ve askeri bandolara verilmiş, kadınlar varlıklı
Müslüman ailelerin yanına hizmetçi olarak yerleştirilmiş, evlendirilmeleri özendirilerek,
evlenen çiftlere ev yapılmış, toprak, hayvan ve tarım araçları sağlanarak
iskânlarına çalışılmıştır. [1] Son
zamanlarda Tereke Defterleri üzerinde yapılan çalışmalarda da zenci kadınlara
dahi rastlanabilmektedir. Örneğin, İkiçeşmelik Hasta sokağındaki evinde vefat
eden zenci Nakşî Hatun, bunlardan birisidir. Eşi Zenci Mercan daha önce ölmüş.
Defterde Nakşî Hatun’un kimliği “ binti Abdullah” olarak tanımlanır, bu Nakşî
Hatun’la ilgili önemli bir ipucudur, eğer eski geleneğe uygun davranılmışsa
azatlı bir köle olma ihtimali yüksektir. 1906’da vefat eden zenci Meryem
Hatun’da yalnızlık ve yoksulluk içinde yaşamını yitirmiş. Ayşe Kadın ise
hayatını çalışarak sürdürenlere bir örnektir. Ayşe Kadın hamamlara gelen kadın
müşterilere hizmet eden bir “natır”dır.[2]
Not : Eski geleneğe göre köle kökenlilerin baba adları bilinmediği için baba adı hanesine Abdullah yazılırdı. Abdullah Allahın kulu anlamına gelir.
Not : Eski geleneğe göre köle kökenlilerin baba adları bilinmediği için baba adı hanesine Abdullah yazılırdı. Abdullah Allahın kulu anlamına gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder