İstanbul ve
diğer bölgelerden de azatlıların gelmesiyle birlikte, bu sayının ne kadar
olduğu belli olmadığı için, Aydın ilinin iç kesimlerine doğru toprağı işlemek
üzere ne kadar nüfusun yerleştirildiği de bilinmektedir. Ne var ki günümüz
Türkiye’sinde tarımla uğraşan siyahi toplulukların, yalnızca, eski Aydın ilinin
topraklarında ve Küçük Menderes Ovasında Bayındır, Tire ve Torbalı gibi
kasabalar ve çevresinde bulunduğu kaydedilmelidir. Yeni Çiftlik, Has Köy ve
Yeni köy gibi zenci köylerinden bazılarının isimleri, buraların bilhassa azat
edilmiş zencilerin yerleşimi için kurulmuş olduğunu ve tasarının daha sonra da
yürütüldüğünü akla getirmektedir.[1]
Tarih öğretmeni,
Necat Çetin’in özel arşivinden, Torbalı 1904 tarihli nüfus yazımındaki Arap ve
Afrikalı vatandaşlarımıza ait çalışma, bize bu bölgeye yerleştirilenler
hakkında önemli bilgiler vermektedir. Bu kayıta göre, dokuz Arabistan doğumlu
hane, beş Sudan doğumlu hane, iki Mısır Doğumlu hane, bir Habeşistan doğumlu
Hane, dört Tunus doğumlu hane, on üç Trablusgarp, Bingazi, Derne doğumlu hane,
iki hanede, ülkesi kesin olarak tespit edilemeyenler olarak görülmektedir. Bu
hane reislerinin, anne ve baba isimleri, eşlerinin anne ve babaları yanı sıra
nereye kayıtlı oldukları, varsa oğulları ve kızlarının isimleri de geçmektedir.
[2]
Afrikadan getirilen azatlılar, özellikle İstanbul ile Adana, Antalya, İzmir, Mersin ve Muğla gibi
Anadolu’daki önemli liman ve ticaret kentlerine yerleşmişlerdir.[3]
Türkiye’de Etnik Gruplar adlı bir çalışmada ise Sudanlılar olarak bir gruptan
söz edilmektedir. Burada, çoğunlukla güney ve güneybatı sahillerindeki köylerde
ve kasabalarda; Korkuteli’nin Kargın’ın bazı iç bölgeleri ile Aksu nehri
ağzında bulunan Büyük ve Küçük Kundu’da yaşayanlarının kısmen zenci olduğu; dikkati
çeken diğer grupların ise, Ayvalık, İzmir, Antalya, Selçuk ve Mersin, Tarsus
dolaylarındadır. Küçük Menderes vadisindeki Yeniçiftlik ve Tulum köylerinden bu
çalışmada da söz edilmektedir. Grup kimliği olarak, güçlü ırk özellikleri ve
endogami yoluyla korunan ayrı bir köken olduğu anlayışıyla belirlenmiştir.
Güney’deki liman kentlerinde yaşayanlar, Mısır’dan deniz yoluyla getirilen
kölelerin torunları olarak ortaya çıkmaktadır. Yüreğir ovasında yaşayanların,
Osmanlı İmparatorluğuna isyan edip Adana’yı işgal eden İbrahim Paşa tarafından
1833 yılında Sudan’dan getirildiği belirtilmektedir. Bunlar İbrahim Paşa’nın
1834 yılında geri çekilmesinden sonra da burada kalmış ve üç ayrı köy
oluşturarak toprağı işlemeye başlamışlardır. Bu köyler yüzyılın başında dahi ayrıksın
ve kapalı karakterini korumayı sürdürdüler. Bu tarihlerde erkeklerin “boza”
içmesi de dâhil olmak üzere pek çok Sudan geleneği yaşatılıyordu. Sudanlılar 1946 yılından itibaren kasabalara
göçerek ve beyazların tercih edildiği dış evlilikler yaparak bilinçli bir
asimilasyon örnekleri göstermişlerdir. Bununla beraber, Küçük Menderes
dolaylarında melezliğe rastlamamış ve yasaklanmadığı halde her iki tarafın da
karma evlilikleri cazip bulmadığını ortaya çıkarmıştır.[4]
[1] Erdem, Hakan, age, s: 2004
[2] Çetin, Necat, Bayındır
Lisesi Müdürü, Tarih Öğretmeni, Özel Arşivi
[3] Güneş, Günver, İzmir Zencileri, Türk(iye) Kültürleri içinde,
der: Gönül Putlar, Tahire Erman, 2005, s:191
[4] Andrew, P.Alford,
Türkiye’de Etnik Gruplar, çev: Mustafa Küpüşoğlu, Ant yay., Birinci baskı,
Aralık, 1992 syf:148,149,150
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder