10, 11 Nisan 2010 tarihli saha çalışmamız Bozdoğan, Nazilli çevresindeki
Araplar- Afrika kökenliler...
Pamukören
de bundan ortalama 50 yıl önce bir Araplar Mahallesi olduğu ve burada siyah
insanların yaşadığı söylenmiştir. Onların kölelikten kaçarak buraya gelip
yerleştikleri söylenilirmiş. Nazilli’de Sümer Bank’ın açıldığı yıllarda burada
çalışan iki Arap kardeşin olduğu ve Barakalar denen işçilerin kaldığı evlerde
yaşadığı anlatılmıştır. Biri kız biri erkek olan bu iki kardeşin hiç
evlenmedikleri söyleniyor. Nazilli de bilinen bir başka Afrika kökenli ise Arap
Haşim olarak anılan ve hayatını Uzun Çarşı da ayakkabı boyacılığı yaparak
geçirmiş, olan birisidir. Bu kişilerin hikâyeleri hakkında ise başka bir
bilgiye ne yazık ki ulaşılamamıştır. Nazilli’de karşılaştığımız başka bir
kaynak kişi olan Arap Hüseyin ise dedesinin Kulaksız Arap lakaplı olduğunu,
Doğlarlıyla Pirlibey arsındaki Mescitli köyüne Hacılar tarafından getirildiğini
anlatmaktadır. Nazilli Belediye meydanında karşılaştığımız Arap Hüseyin ise
Nazilli’de doğup büyümüş.
Bozdoğan ve köylerindeki çalışmamızda ise hem Arap denilen kaynak kişilere ulaşma şansını yakaladık hem de diğer yaşlılardan çocukluklarında gördükleri hakkında konuşma fırsatını yakaladık. Bozdoğan merkezde ilk yaptığımız çalışmamızda Demirci Arap ve çocukları hakkında bilgi topladık. Özellikle de Bozdoğan’ın Amasya köyünde eskiden daha fazla Arap olduğunu söylediler. Amasya’da ki görüşmelerimizde bize köyün genç muhtarı ve yaşlıları yardımcı oldular. Burada da Arap olarak anılan kaynak kişilere ulaşabildik. Osmanlı döneminde bir ara kaza merkezi olan Amasya köyünde eskiden daha fazla Arap olduğunu öğrendik. Ancak şimdi köyde iki ayrı aile Arap kökenli. Çoğunun ekonomik sebeplerle buradan taşınmış olabileceği ihtimali de var. Örneğin yine Amasyalı olan bir Arap aile şimdi Nazilli’de yaşıyormuş. Arap Kamil adlı bu kişinin çoğunlukla Nazilli Tren istasyonun oradaki kahveye takıldığını öğrendik. Buraya gittik ve sorduk, Arap Kamil’i tanıyorlardı ancak bir kaç aydır uğramadığını ve Hayvan Pazarının orada oturduğunu söylediler. Doğal olarak ona ulaşamadık. Amasya da ki diğer iki aile Arap Mehmet Özen, ona Kara Mehmet de diyorlar; diğer aile ise Arap Elmas Fidan’ın torunları.
Çocukluğunda gördüğü Arapları bize anlatan Hatice Nine, “Bunları askerler getiriyordu. Askere gidenlerin gelirken yanlarına bir erkek bir kadın Arap verirlermiş. Kara Mehmetler buradan türemiş diye anlatıyor. Akseki’de eskiden çok idin kızım. Çocukluğumuzda o tarafta tarlamız vardı, oraya gittiğimizde Arap görünce korkardık. korkmayın derlerdi. Adam Arap’ya kızım nasıl korkmaycan.” diyor. Hatice Karacan adındaki bu nine eskiden İnebolu’da da sepet ören bir Arap kadının olduğunu söylüyor. Bozdoğan merkezde yaptığımız diğer bir çalışmamızda ise Demirci Arap’a ulaşmayı başardık. Genellikle Belediye önündeki kahvelere gelirmiş. Demirci Arap namlı 1923 doğumlu Fevzi Demir’in ağzından dedesinin nereden geldiğinin hikâyesi şöyle: “ Şimdi Suudi Arabistan’dan gelmiş fakat bunu bana 2007 yılında başka biri daha söyledi, senin soyun sopun nerden diye. Ben de dedem, derdim de, babam anlatır da kulak misafiri olurdum. Babam babasının Suudi Arabistan’dan geldiğini söylerdi. Velhasıl diyor o adam bizim gibi sülaleden de (Arap olduğunu belirtiyor) onun babasının babası da o taraftan gelmiş. Ben diyor bunu anlamak istiyorum diyor. Velhasıl şimdi 1860’lar falan benim dedemin gelişi. Acaba diyor Suudi Arabistan’da Arap yok. Acaba diyor oraya bunlar nereden geldiler. Şimdi o tarihlerde dedim ben, o tarihlerde o çocuklara sorsan buraya mesela Bozdoğan’a, Türkiye’ye gelen çocuklar nereden geldiğini, o bile bilmez. Çünkü o tarihlerde Afrika’da doğru dürüst devlet bile yok, onlar bir kavim. Buradan Türkiye’den Hacca giden hacı olmak için Suudi Arabistan’a giden insanlar zenginler köle olarak getirirlermiş benim bildiğim dedim bu kadar. Adam bayağı bir şeyler öğrenmek istedi ben de bu kadar anlattım...” Demirci Arap, Bozdoğan’da yaşayan bir diğer Arap kökenli aileyi de anlatıyor. Onların dedeleri Kırık, çıkık işleri yaparmış. Adı, Mehmet Kırıkçıkara, torunu Bozdoğan Belediyesinde çalışıyormuş. Onun adı, Ahmet Kırıkçıkara.
Bozdoğan ve köylerindeki çalışmamızda ise hem Arap denilen kaynak kişilere ulaşma şansını yakaladık hem de diğer yaşlılardan çocukluklarında gördükleri hakkında konuşma fırsatını yakaladık. Bozdoğan merkezde ilk yaptığımız çalışmamızda Demirci Arap ve çocukları hakkında bilgi topladık. Özellikle de Bozdoğan’ın Amasya köyünde eskiden daha fazla Arap olduğunu söylediler. Amasya’da ki görüşmelerimizde bize köyün genç muhtarı ve yaşlıları yardımcı oldular. Burada da Arap olarak anılan kaynak kişilere ulaşabildik. Osmanlı döneminde bir ara kaza merkezi olan Amasya köyünde eskiden daha fazla Arap olduğunu öğrendik. Ancak şimdi köyde iki ayrı aile Arap kökenli. Çoğunun ekonomik sebeplerle buradan taşınmış olabileceği ihtimali de var. Örneğin yine Amasyalı olan bir Arap aile şimdi Nazilli’de yaşıyormuş. Arap Kamil adlı bu kişinin çoğunlukla Nazilli Tren istasyonun oradaki kahveye takıldığını öğrendik. Buraya gittik ve sorduk, Arap Kamil’i tanıyorlardı ancak bir kaç aydır uğramadığını ve Hayvan Pazarının orada oturduğunu söylediler. Doğal olarak ona ulaşamadık. Amasya da ki diğer iki aile Arap Mehmet Özen, ona Kara Mehmet de diyorlar; diğer aile ise Arap Elmas Fidan’ın torunları.
Çocukluğunda gördüğü Arapları bize anlatan Hatice Nine, “Bunları askerler getiriyordu. Askere gidenlerin gelirken yanlarına bir erkek bir kadın Arap verirlermiş. Kara Mehmetler buradan türemiş diye anlatıyor. Akseki’de eskiden çok idin kızım. Çocukluğumuzda o tarafta tarlamız vardı, oraya gittiğimizde Arap görünce korkardık. korkmayın derlerdi. Adam Arap’ya kızım nasıl korkmaycan.” diyor. Hatice Karacan adındaki bu nine eskiden İnebolu’da da sepet ören bir Arap kadının olduğunu söylüyor. Bozdoğan merkezde yaptığımız diğer bir çalışmamızda ise Demirci Arap’a ulaşmayı başardık. Genellikle Belediye önündeki kahvelere gelirmiş. Demirci Arap namlı 1923 doğumlu Fevzi Demir’in ağzından dedesinin nereden geldiğinin hikâyesi şöyle: “ Şimdi Suudi Arabistan’dan gelmiş fakat bunu bana 2007 yılında başka biri daha söyledi, senin soyun sopun nerden diye. Ben de dedem, derdim de, babam anlatır da kulak misafiri olurdum. Babam babasının Suudi Arabistan’dan geldiğini söylerdi. Velhasıl diyor o adam bizim gibi sülaleden de (Arap olduğunu belirtiyor) onun babasının babası da o taraftan gelmiş. Ben diyor bunu anlamak istiyorum diyor. Velhasıl şimdi 1860’lar falan benim dedemin gelişi. Acaba diyor Suudi Arabistan’da Arap yok. Acaba diyor oraya bunlar nereden geldiler. Şimdi o tarihlerde dedim ben, o tarihlerde o çocuklara sorsan buraya mesela Bozdoğan’a, Türkiye’ye gelen çocuklar nereden geldiğini, o bile bilmez. Çünkü o tarihlerde Afrika’da doğru dürüst devlet bile yok, onlar bir kavim. Buradan Türkiye’den Hacca giden hacı olmak için Suudi Arabistan’a giden insanlar zenginler köle olarak getirirlermiş benim bildiğim dedim bu kadar. Adam bayağı bir şeyler öğrenmek istedi ben de bu kadar anlattım...” Demirci Arap, Bozdoğan’da yaşayan bir diğer Arap kökenli aileyi de anlatıyor. Onların dedeleri Kırık, çıkık işleri yaparmış. Adı, Mehmet Kırıkçıkara, torunu Bozdoğan Belediyesinde çalışıyormuş. Onun adı, Ahmet Kırıkçıkara.
9 Mayıs 2010 tarihinde, Dana Bayramı
pikniğinde karşılaştığımız bir, “Nazillili gelin” ile tanıştık. İzmir’de Afrika
kökenli aileye gelin gelen Nurşen Hanımın, Babaannesi Yazıkent’de yaşamış. Adı,
Lemşeker Madran, Dervişoğulları ailesinin geliniymiş.
Hacılar tarafından getirildiklerini anlatan
aileler bu tespitlerinde haklı gibi görünüyorlar. Çünkü yasak olduğu dönemde
bile, İngiliz buharlılarıyla dahi Hacılar köle getirebiliyorlardı. Toledeno,
Esircilerin ve bu işi meslek olarak değil de küçük çapta yapanların
kurnazlıklarını alt etmenin güç olduğunu belirtir. 1873’de dışişleri
bakanlığına, İngiliz buharlılarıyla Kızıldeniz ve Mısır’dan İzmir ve İstanbul’a
köle ticareti yapıldığı konusunda pek çok rapor ulaştı. Fakat İngiliz
hükümetinin sorunun boyutları üzerine alarma geçirilmesi 1876’yı buldu. Bu yıl
boyunca, Cidde’den İngiliz buharlılarıyla taşınan hacıların yaptığı köle
ticareti, bölgeden gelen pek çok raporda ayrıntılarıyla anlatılmıştı. Cidde’den
ayrılan İngiliz gemileri için satılan biletlerin üzerinde ad yazılmıyor ve
sorulduğunda gemi sahipleri ve kaptanlar hiç bir yolcu listesi
gösteremiyorlardı. Böylece Mekke ve Cidde’de köle satın alan hacılar bunları
kolaylıkla kendi ülkelerinden Hicaz’a getirdikleri hane halkı mensubu olarak
tanıtabiliyorlardı. Hacılar daha sonra bu köleleri yol üzerinde, karaya
çıktıklarında veya kendi kasabalarına ulaştıkları zaman satıyorlardı.[1]
Not: Burada "Arap" diye sözü edilenler, siyah Afrikalılar, yerelde bu ayrım Arap, kuzguni Arap diye yapılıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder