19 Nisan 2015 Pazar

Ayni Tata, Abdi ile Karanfil ve Civelek Ziver



Ayni Tata: “ Bu adam kimdi? Nereden gelmişti? Hele o ( Ayni Tata) adı ne demekti? Bunu da bilen yoktu. Habeş miydi, yoksa Trablus’dan, Fas’tan, Afrika’nın kimbilir nasıl bilinmeyen bir diyarından, uzun ve dolaşık yollar aşa aşa İzmir’e mi düşmüştü?...
Uzun boyu, geniş omuzları, pek esmer yüzünde her vakit düzenli kesilmiş ve taranmış seyrek sakalı, başının arkasında gene özenle örülmüş saçları vardı. Ama onun asıl özelliği kılığıydı: Sırtında ta topuklarına kadar inen, geniş etekleri adım attıkça açılıp kapanan bir hırka vardı. Bu, belki de hırka değil cübbe ya da bir kaputtu; aslı belli değildi. Çünkü baştan aşağı, hemen hiçbir yanı açık kalmayacak biçimde düğmelerle kaplanmıştı. Çeşit çeşit, renk renk; sedef, cam, maden; yuvarlak, yassı, iri, ufak, türlü türlü düğmeler...”[1]
 Abdi İle Karanfil:
“ Karanfil’e gelince: Ona Habeş dedim ama yanlış. Bu yanlışlığa neden olan renginin son derece, belki Habeşlerde bile pek seyrek rastlanılan açıklıkta olmasıydı. O, Habeş değildi; Çad gölü yakınlarından geliyordu. Sonraları hakkında daha fazla bilgi edindim.
   O zamanlar Karanfil yirmisinde ya vardı ya yoktu. Ne tatlı, ne cana yakın, ne körpe, ne civan bir şeydi, bu Çad gölü yakınlarının güzel kızı....Abdi ise Aydın’dan gelmiş konakta arabacılık yapan bir delikanlı...ikisinin ayrılıkla biten aşkı....”[2]
Civelek Ziver:
“ Civelek Ziver’in hikâyesi gene böyle bir seyran esnasında başlamıştı. Zencilerin bir tane Dana bayramı olurdu ki İzmir’in sayılı günlerinden biri idi. Onların Afrika geleneklerinden getirdikleri bu rasime Kadife Kale sırtlarında İzmir’in Bahribaba üzerinden denize bakan bir noktasından yapılırdı. İzmir’de muhtelif kabilelerden gelme erkek kadın zenciler burada toplanırlar yerler içerler, oynarlardı. İzmir halkından büyük bir kalabalık da bunları temaşa etmek ve garip oyunlarını görmek için orada toplanırdı. Hususi ile borulu kadın zenciler bu rasimenin başlıca unsuru idi. Oyunların arasında onların içinden boruları tutanlar olurdu. O zamanlar gudyeler – ki boruların reisleri olan yaşını başını almış zenciyeler idi- bunlarla meşgul olurken halk bu hem çirkin, hem merakı calib sinir buhranı manzaralarını alaka ile görmüş olurlardı....”[3]



[1] Halit Ziya Uşaklıgil, İzmir Hikâyeleri, Ayni Tata, syf:151,152
[2] Halit Ziya Uşaklıgil, age, syf: 157-177
[3] İzmir Hikâyelerinden

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder