Ayni Tata: “ Bu adam kimdi? Nereden gelmişti? Hele o (
Ayni Tata) adı ne demekti? Bunu da bilen yoktu. Habeş miydi, yoksa Trablus’dan,
Fas’tan, Afrika’nın kimbilir nasıl bilinmeyen bir diyarından, uzun ve dolaşık
yollar aşa aşa İzmir’e mi düşmüştü?...
Uzun boyu, geniş omuzları, pek esmer yüzünde
her vakit düzenli kesilmiş ve taranmış seyrek sakalı, başının arkasında gene
özenle örülmüş saçları vardı. Ama onun asıl özelliği kılığıydı: Sırtında ta
topuklarına kadar inen, geniş etekleri adım attıkça açılıp kapanan bir hırka
vardı. Bu, belki de hırka değil cübbe ya da bir kaputtu; aslı belli değildi.
Çünkü baştan aşağı, hemen hiçbir yanı açık kalmayacak biçimde düğmelerle
kaplanmıştı. Çeşit çeşit, renk renk; sedef, cam, maden; yuvarlak, yassı, iri,
ufak, türlü türlü düğmeler...”[1]
Abdi
İle Karanfil:
“ Karanfil’e gelince: Ona Habeş dedim ama
yanlış. Bu yanlışlığa neden olan renginin son derece, belki Habeşlerde bile pek
seyrek rastlanılan açıklıkta olmasıydı. O, Habeş değildi; Çad gölü
yakınlarından geliyordu. Sonraları hakkında daha fazla bilgi edindim.
O
zamanlar Karanfil yirmisinde ya vardı ya yoktu. Ne tatlı, ne cana yakın, ne
körpe, ne civan bir şeydi, bu Çad gölü yakınlarının güzel kızı....Abdi ise
Aydın’dan gelmiş konakta arabacılık yapan bir delikanlı...ikisinin ayrılıkla
biten aşkı....”[2]
Civelek Ziver:
“ Civelek Ziver’in hikâyesi gene böyle bir
seyran esnasında başlamıştı. Zencilerin bir tane Dana bayramı olurdu ki
İzmir’in sayılı günlerinden biri idi. Onların Afrika geleneklerinden
getirdikleri bu rasime Kadife Kale sırtlarında İzmir’in Bahribaba üzerinden
denize bakan bir noktasından yapılırdı. İzmir’de muhtelif kabilelerden gelme erkek
kadın zenciler burada toplanırlar yerler içerler, oynarlardı. İzmir halkından
büyük bir kalabalık da bunları temaşa etmek ve garip oyunlarını görmek için
orada toplanırdı. Hususi ile borulu kadın zenciler bu rasimenin başlıca unsuru
idi. Oyunların arasında onların içinden boruları tutanlar olurdu. O zamanlar
gudyeler – ki boruların reisleri olan yaşını başını almış zenciyeler idi-
bunlarla meşgul olurken halk bu hem çirkin, hem merakı calib sinir buhranı
manzaralarını alaka ile görmüş olurlardı....”[3]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder