Afrikalı
köleler arz ve talep arasındaki ilişki doğrultusunda köle pazarlarına görüldüğü
gibi farklı yöntemlerle taşınıyorlardı. 1838- 1840 yıllarında İzmir’de olan Sir
Charles Fellows burada ki esir pazarını şöyle anlatıyor: “ İzmir’deki köle
pazarı, bende beklediğimden daha az olumsuz etki yaptı; burada gördüğüm
çocuklar sağlıklı ve neşeliydi. Başka hiçbir yerde İzmir’de gördüğüm kadar koyu
tene sahip zenci görmedim; tenleri parıl parıl parlıyordu, sanki biraz önce
siyaha boyanmış gibiydiler; çok güzel dişleri ve boyunları vardı ve
çocuklarının gerdanları incilerle süslüydü, Pazarda yaklaşık olarak çoğu genç
ve çocuk olmak üzere otuz- kırk köle vardı.” 1851 ve 1856’da İzmir’de bulunan Theodore
Flıedner’in İzmir anlatılarında ise köle pazarı hala var. “ Türk
Mahallesi’ndeki köle pazarını da gezdim; çok az sayıda köle gördüm; kıvırcık
kabarık saçları olan ve kulaklarında gümüş küpeler takılı Kahire’den – aslında
Habeşistanlıydılar- buraya gelmiş üç zenci kadın vardı. Başlarında rengârenk
bir örtü, boyunlarında sarı ve kırmızı bir mercan olan bir kolye ve bellerinde
incecik mavi bir etek vardı. Kıvrılmış bir vaziyette bir battaniyenin altında
yerde uzanıyorlardı. Uzattığım ekmeği nasıl yediklerine bakacak olursa bayağı
aç oldukları anlaşılıyordu. Her kölenin fiyatı 150 Gulden’di. Hemen yanlarında
kucağında çocuk olan ve tırnakları kırmızı boyalı, boynunda siyah taştan kolye
bulunan bir kadın zenci daha vardı ve fiyatı 300 Franktı. Her biri içinde
bulundukları duruma tamamen kayıtsızdı ve gelecekle hiç ilgili değillerdi.
Çocuklu olan kadının yüz hatlarında elem dolu bir ifade vardı….Köle ticaretinin
yasaklanması Türk Hükümetine olumlu puan kazandırmıştır; aynı kararın Mısır’da
da alınmış olmasına bağlı olarak 1856 yılındaki yolculuğumda ne İzmir’de ne de
Kahire’de köle pazarına rastlamadım.” [1]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder