12 Kasım 2014 Çarşamba

19. yy'da Osmanlı'da ticari tarım, Amerikan pamuk tohumu ve iş gücü açığı

   19.yüzyılda ayanın gücünün yok edilmesi ve angaryanın kaldırılmasının ardından, büyük toprak sahipliği varlığını sürdürdüyse de küçük köylü mülkiyeti daha da öne çıktı. Sermaye ve işgücü eksikliği, muhtemelen, verimliliğe ket vuran ve bazen üretim türünü dahi belirleyen en önemli iki etkendi. Örneğin 1863’de pamuk tohumları için hazırlanan topraklar dörde katlanmışı, ama üreticilerin kullanabileceği Mısır ve Amerikan tohumlarının büyük bir kısmı ekilmemişti. Sebebi, Amerikan ve Mısır pamuğunun yerli türlerden daha fazla emek gerektirmesiydi ve yerli çiftçiler her ne kadar pamuk üretimini artırmak isteseler de üretimi verimli ve karlı kılmak için gerekli emeği sağlayabileceklerine güvenemiyorlardı. Büyük toprak sahipleri ise emek kiralayacak sermayeye sahip oldukları için Amerikan pamuk tohumu ekerek başarılı sonuçlar elde ediyorlardı. [1]
   Ticari tarımın ve çiftliklerin oluşmaya başladığı 18. yüzyılın ikinci yarısında veba ve kimi diğer salgın hastalıklar zaten kıt olan emek kaynaklarını iyice azaltmıştı. Batı Anadolu’daki işgücüne net ekleme yapılması için dört önemli potansiyel kaynak vardı. Bunlardan ilki, Ege Adaları ile Mora’da yaşayan, ancak siyasi veya ekonomik nedenlerle sık sık Anadolu’ya geçen nüfustu. İkincisi bölgede veya bölge civarındaki, esas uğraşları olan hayvancılık ve süt ürünleri üretiminin yanı sıra özellikle hasat mevsiminde yerleşik tarıma da katılan göçebelerdi. Üçüncü kaynak ise Batı Anadolu’ya çalışmak için gelen ve memleketlerine dönmeden önce burada birkaç yıl kalan Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz kıyılarından gelen göçmenlerdi. Ve nihayet Balkanlar, Kırım ve Kafkasya’daki kaybedilmiş topraklardan gelen muhacirler vardı. [2]
   Bu emek sorunun çözümünde köle emeğinin kullanılması ihtimali her zamankinden daha yüksektir. Daha öncede değindiğimiz üzere Osmanlı’ya yönelik Afrikalı köle ticareti 19. yüzyılın üçüncü çeyreğinde doruk noktasına ulaşmıştır. Osmanlı’da kölelerin büyük çoğunluğu ev dışı işlerde veya bir üretim sektöründe istihdam edilmediğine yönelik yaklaşımlar, bu sistemin, İstanbul merkezli deneyimini yansıtmakta olduğu söylenebilir. Vilayetlerde durum daha farklıdır. Mısır ve Arap vilayetleri dışında da, köleler açık hava işlerinde kullanılıyor, kiralanıyor ya da vilayetlerde küçük ölçekli olmakla birlikte tarım ve sanayide istihdam ediliyordu. [3] Hâlbuki bu gelenek daha eski dönemlerde de mevcuttu. Örneğin ortakçı kullar meselesi buna örnek gösterilebilir. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğunda plantasyon benzeri çiftlikler, bir başka deyişle tek bir kişinin sahip olup yönettiği bir üretim birimi olarak düzenlenmiş, genellikle pazara yönelik üretim yapan büyük tarımsal işletmeler, çoğunlukla çift-hane sisteminin dışında kalan mevat arazide ortaya çıktı. 18. yüzyıl öncesinde bu tür büyük çiftlikler genelde yönetici grup mensupları tarafından mevat arazi üzerinde kurulmaktaydı ve gerekli emek daha çok köleler ve ortakçılar tarafından sağlanıyordu. Bu tip çiftliklerin yaygınlaşmasıyla birlikte, örneğin 1609 tarihli bir adalet emrine bakılırsa, aralarında taşradaki kapıkulunun da bulunduğu seyfiye mensubu nüfuzlu kişiler, köylülerin Celali isyanları nedeniyle terk ettikleri toprakları sahiplenmekteydiler. Kölelerini ya da kiraladıkları adamları yerleştirerek, buraları kendi özel arazileri haline getiriyorlardı. Yaygın bir emek açığı olduğu için bu tür topraklar çoğunlukla çitlenmiş ve hayvan çiftliklerine dönüştürülmüşlerdi. [4] Örneğin, 19. yüzyılda, Palgrave’nin bir raporundan Trabzon, Ankara ve Kastamonu vilayetlerinde çoğu erkek olan siyah kölelerin açık hava işlerine koşulduğunu öğrenmekteyiz. Bu dönem için Aydın Vilayetine Çerkez göçmenlerin bir bölümünün yerleştirildiği ve bunlar arasında da tarım köleliğinin yaygınlığı bilinmektedir. Aydın Vilayetinden rapor veren ve Anadolu’daki İngiliz askeri konsoloslarından biri olan Teğmen H. Chermside şöyle yazıyordu: “ Karı, koca ve çocuklardan oluşan birkaç aileyi birden satın alan ve onları topraklarını işlemeleri için yerleştiren bir büyük toprak sahibini tanıyorum…”[5]



[1] Elena, S. ; age, toprak mülkiyeti, s:111
[2]Kasaba Reşat; Batı Anadolu’da Göçmen Emeği, 1750-1850,  toprak ve mülkiyet içinde, s:124
[3] Erdem, Hakan; age, s:86
[4] İnalcık, Halil; Çiftliklerin Doğuşu,  toprak ve mülkiyet içinde, s:121
[5] Erdem, Hakan; age, s: 86,88

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder