19. yüzyılda
oluşan tarımdaki bu iş gücü açığı sorunun çözümü için toprak sahiplerinin
ellerinde bir diğer çözüm yolu daha vardı. Bu tarlalarda köle çalıştırmak
yöntemiydi. Afrikalı kadın köleler evlerde halayık ve hizmetçi olarak
kullanılıyorlardı. Afrikalı erkek köleler ise evlerde hizmet amacıyla değil
sahiplerine para kazandırmaları için kullanılıyordu. Batı Anadolu’ya satılmak
üzere getirilen kölelerden çoğu önce kıyıya yakın adalara çıkarılıyor ve uzun
deniz yolculuğunun yorgunluğunu gidermeleri için “besiye çekiliyorlardı”.
Pazarda iyi bir fiyat getirecek görünüşe kavuştukları zamanda göze çarpmayan
küçük kayıklarla İzmir yakınlarına çıkartılıp satılmak üzere içerilere
gönderiliyordu. Bazılarının Antalya yakınlarında karaya çıkartılıp oradan
içerlere gönderildiği de oluyordu. Arada sırada güpegündüz İzmir limanına bile
çıkarılan kölelerin azat edilmelerini sağlamak üzere İngiltere konsolosluğunun
iki kavası limanda sürekli olarak gözcülük yapmakla görevlendirilmişti. Ancak,
önce adalara, sonra kıyıya veya Antalya yoluyla getirilen köleleri, konsolosluk
kavasları bulamıyor ve köle ticareti sürüp gidiyordu. Konsoloslar bu kölelerle
ilgili bilgi edinmelerine rağmen ayrıntıları saptayamıyor ve köle tüccarlarını
yetkililere şikâyet edemiyorlardı. Örneğin, 1869 yılı Temmuz ayında Aydın ve
Tire’de çok sayıda kölenin satışa çıkarıldığını öğrenen İngiliz konsolosluğu
elinde kanıt olmadığı için valiye başvuramadığını bildiriyordu. Her yıl Batı Anadolu’ya
getirilen kölelerin %10’unun konsolosların şikâyeti üzerine azat edildikleri
tahmin ediliyor. 1869 ile 1879 yılları arasında bu şekilde azat edilenler
üzerinden yapılan hesaplamayla, Batı Anadolu’da 13.500 kadar kölenin tarlalarda
çalıştırılmak üzere satıldığı ortaya çıkar.[1]
Osmanlı
İmparatorluğuna yönelik Afrikalı köle ticareti hacmi tahminleri, Mısır’ın iç
ticareti dışarıda bırakılırsa yılda, 11.000 ile 13.000 civarındaydı. 19.
yüzyılın üçüncü çeyreğinde doruk noktasına ulaştığı tahmin edilen köle
ticaretinde, Trablus vilayetinden yapılan ihracat yıllık muhtemelen 2000 köle
civarındaydı, Kızıldeniz ve Basra körfezindeki Osmanlı Limanlarına yapılan
ithalat 4000-5000’i Hicaz ve Yemen’e kalanı Basra Körfezine gitmek üzere yılda
yaklaşık 7000 köleden oluşmaktaydı. Mısır’dan yapılan ihracatın yılda 1000-2000
köleye ulaşması mümkündür. [2] Bunun
bir sonucu olarak Osmanlı toplumun da, Çerkez göçüyle de birlikte siyah köle
ticaretinin doruk noktasına çıktığı bir dönemle çakışmış olmasıyla birlikte,
kölelik kurumu 19. yüzyılın üçüncü çeyreğinde geç bir canlanma yaşadı ve yine
aynı yüzyılın son çeyreğinde başlayıp 20. yüzyılın ilk on beş, yirmi yılına dek
süren dönemde kesin olarak küçülerek sonunda ortadan kalktı.[3]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder