17 Mayıs 2015 Pazar

Kimdir Arap?

Fatmagül, Nazilli, :
“İçimizin en kuytu karanlığından alışılmadık bir çığlık çarpıyor duyularımızın çeperlerine. Sus pus oluyoruz bu narin yankıyı anlamak için, için için kemiren bir kurt acıtıyor hiç durma tüm içlerimizi, içerilerimizi, sonra tanıyoruz, o bildik acının renginin en hakikisinden bir karanlık içinden seçilmeye başlıyor Ana Kara’nın Kara çığlığının yankısı....Acının her bir tonu ezberimizde bozulmaz bir nağmenin nakaratı edasında buruyor içimizi hep beraber kıvranıyoruz.....Acılarımız bizi çoğaltan ve sarmalayan bütün zamanlarımızı...Acının tüm renklerini doğmadan ezberleyen çocuklar büyütüyor birbirini...alı al mor u mor karası hepsinin içinde bir gizli evren...utanıyor bu karanlığın içinde siyahi suret kanının kırmızısından yüreğinin yarasından ve alnının kara yazgısından....koca bir özlem denizine gizliyor Anasının adını...yüzyıllar ötesinde torunları aynı giz denizinde boğuldu boğulacak...işte tam o zaman çıkıyor sesi Kara Ayşe’nin, kara Fatma’nın dudağından...kuzgun ise sessizce göçmüş ezberlerin dünyasından habersiz yüzüyor göğün dibinde bir ana, bir yavru ve sonsuz bir şefkat cennetinde.......Cinnet geride kalanların bileceği bir şey....Kuzgunun umurunda bile değil artık...Düş içinde bir selam Kuzgun sana......İşte böyle bir hikayenin izleğinde Anadolu’nun türlü dolu analarından biri Kara Ayşe’nin kara yazgısı sürüklüyor bizi tarihin karanlık yamaçlarına......Soruyoruz o bilinmeze kimdir bu kara ya da Arap? Türlü türlü yanıtların arasından bir Ana Kara Afrika hikâyesi çıkıyor karşımıza ve başlıyoruz yeniden sormaya sızlayan yaramızın rengini anlamaya.......Kimdir Arap?
     Üstüme çökmüş bir gece... Seçilemiyor adı, adımın öncesinin önüne yazılmış kadın... Bir nasır mirasın her daim sızlatan tüm zamanlarımı... senin doğduğun topraklarda hangi çiçekler açardı? yahut Senin gözlerin hangi göğün yamaçlarında dolaşırdı geceyi.... yoksa sen benim hangi yarınımın yarasını akıttın gözlerinden...senin yüreğinde açılan yara benim kanımdan akmakta hala...Korkun evren kadar büyük ve zamansız.....hangi bağdan koparılan tomurcuksun bilmem ama... kanıyorsun hala. Özledin mi anneni diye sorulur mu hiç insana? ben bile özlüyorum onu!  ilk sevdiğin tadı damağında, tüm özlemlerinin sonu sorgusu, soruluyor benden....bilmem adını ama kanıyor içim en zalim kılıcın akıttığı kandan daha derinden...tüm sonsuz bitişlerin her bir yanından ürkek bakışın miras bana.... kucağımda sade bir siyah ve geçmişin kuzguni düş ağrısı.....”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder