Esirlik konusunun işlenişi ile “Hürriyet”
anlayışının sorgulanması arasındaki ilişkide, değişen toplum yapısının
düşünüşünü ve söylemlerini yansıtması açısından dikkat çekicidir. Bireyin
özgürlüğünün ve kendi seçimlerinin savunusu kitapta, Celal karakterinin
ağzından yapılmaktadır. Dilber’in satıldığı ikinci evin, Paris’te eğitim
görmüş, iyi bir ressam olan oğlu Celal ile Dilberin aşkı bu sorgulamaların
yapılmasına olanak verecek olaylar dizisinin çekirdeğini oluşturmaktadır. Bunun
yanı sıra, Paris’in son modasına uygun olarak, yaşmaklı oldukları halde vapurda
tacize uğrayan amcakızlarının yakınışları da toplumsal yapının farklı
yüzlerinin karşılaşmasını ortaya koymaktadır
“ …Umumi ahlak, umumi terbiye namına tepeden tırnağa
örtüler altına soktuğumuz, kafesler arkalarında hapsettiğimiz Türk kadınına,
milli namusun yüzüne tükürür gibi, sokaklarda hayâsızca laf atmak… Sonra da
Avrupalılar, kadınlarımıza niçin çarşaf giydiriyorsunuz diye sorunca!
‘kendilerine duyduğumuz saygıdan’ cevabını vermek…O ne perhiz ne lahana turşusu?...Bunların
taban tabana zıt şeyler olduğunu hiç değilse
itiraf etmeliyiz…”[1]
Dilber ile Celal’in aşkı, evin hanımı tarafından
öğrenilince başlarına gelenlerin sonrasında, artık Celal’in ağzından esirlik
kurumuna en ağır hakaretler yapılmaya başlanacaktır. Dilber bu sefer bir esirci
kadına tekrar satılacaktır. Oradan da Mısır’a, Karun kadar zengin bir paşanın
konağına doğru serüven devam edecektir. Osmanlı köle ticaretinin Mısır’la olan
bağlantısı da bu şekilde vurgulanırken, Nil’in sularında son bulan Dilber’in
hayat hikâyesiyle de yazar yine hürriyet sorunlarının farklı yönlerini de
belirtmeye devam etmektedir. Dilberin satıldığını anlayan Celal bilinen esirci
kadınları dolaşmaya başlar ve bir esirci kadına Celal’in öfkesi şöyle yansır:
“ seni alçak karı seni!...Seni İnsanlık
haini!...İnsanlığın yüz karası!..Seni insan tüccarı seni!...Elalemin evlatlarını
birkaç kuruş kazanacağım diye, hayvanlar gibi alır, satarsın…Yıkıl
karşımdan!..cehennem ol…Kadın olmasaydın Tanrı hakkı için seni şimdi şuracıkta
elimle boğardım…diye tartaklamaya başladı…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder