![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEigO5NOdwn2o8Ek0cqCzKFHMVm_0ndXI80nRi9PqwjPTAyhNZ4GFij3kn1EprIu5pOJNFgLYeGq_frb_0Jq4onRDv7KVQVSu5eIT-1T1c_bR5DIh5AeiqsG4s1CN_ultZ4AHxyUps-U8YA/s1600/kosk1+(1).jpg)
Köşklerde büyümüş ve buralardaki hayatı bize aktarmıştır.
"Hepsinden Aci Hikayeler" kitabını ise özellikle otobiyografik bir eser olarak kendisi de belirtmiştir. İşte bu durum Dilhoş Dadı Hikayesinin gerçekliği ve içerdiği tanıklığı sebebiyle bulunmaz bir kaynak olarak değerlendirilebilir. Bu hikayede ana konulardan biri olan "borusu tutmak", "borulanmak" gibi terimlerin ne anlama geldiği hakkında daha somut örnekler görebiliyoruz. Açıkçası bu durumun bir en hafif tabiriyle sinir krizi olarak görüldüğü ortaya çıkıyor. Bu durumun psikolojik tahlilinin yapılabilmesi aslında oldukça önemli ama bu konular hakkında bir çalışmaya ben rastlamadım.
Dilhoş Dadı büyük bir ihtimalle çocuk yaşlarında deyimin tam anlamıyla "Av"'lanmış, doğduğu coğrafyadan, ailesinden, kendisine benzeyen insanlar arasından koparılmış belki de türlü efendilerden sonra uzun yıllar Uşaklı ailesinin çocuklarını büyütmüştür. Kendi dilini bir daha hiç konuşamamış, kendi adını dahi unutmak zorunda kalmış ve kendi hayatını büyüttüğü çocukların hayatıyla özdeşleştirmiş en sonundaysa kendi gerçekliğine doğru bir kopuş yaşamış olabilir. Bunları sadece tahmin edebiliriz ama bildiğimiz tek gerçek ise çektiği acıların, yaşadığı kopuşun bir insanın dayanamayacağı kadar büyük olduğudur. Bu yüzden belkide bizle en yüksek perdeden ve ana karakter olarak Halit Ziya'nın hikayesinden seslenmeye, parçalanmanın acısını tüm bir kara kıta olarak haykırmaya devam ediyordur hala.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder