Kervanlar,
Afrikalı köleyi sahile getiriyordu. İkinci aşama ise, çoğunlukla bir yelkenli
gemiyle uzun veya kısa deniz yolculuğuydu. Yelkenli ticaretinde belirleyici
öğe, tamamen rüzgâr yönüne bağımlı olmasıydı. Bu olgu Doğu Akdeniz ticaretini
mevsimlik bir olgu haline getiriyordu. Basra körfezinden Osmanlı
İmparatorluğuna olan ticaret temmuzda başlar, Zanzibar’dan önce aşağı körfez ve
Maskat limanlarına gruplar halinde gelen köleler Basra’ya doğru hareket
ederlerdi. Bu aynı zamanda düzenli ticaret mevsiminin de doruğuydu, köle satıcıları
Irak’ın aşağısından gelen hurma ve daha başka mallardan oluşan yükleriyle geri
dönerlerdi. Osmanlı topraklarına doğru yelkenliyle köle ticaretini kimlerin
yaptığı gerçekten zor bir sorudur. Zanzibar’a ve Zanzibar’dan yolculuğun uzunluğu
daha örgütlü bir ticaret ve ulaşım biçimi gerektirdiği için, durum Basra
Körfezi ticaretinde daha açıktır. Buradaki nakliye gemilerinin çoğunluğu Güney
Arabistan’daki ve Körfez’in aşağı kıyılarındaki emirliklerin limanlarına aitti.
Bazı Osmanlı ve İran gemileri de ticarete katılıyorlardı. Akdeniz’de yelkenli
tekneler başlıca Trablus, Bingazi ve İskenderiye’den, Anadolu, Rumeli ve Doğu
Akdeniz limanlarına köle taşıyorlardı. Bu yolların en yaygın hedefleri
İstanbul, İzmir ve Selanik’ti. Burada ticaret mevsimi rüzgârlardan daha az,
Sahra ötesi kervanlarının ticaret çemberleri ve Sudan’daki köle akınlarından
daha çok etkileniyordu. Ancak İstanbul, İzmir ve diğer büyük Osmanlı
kentlerindeki köle talebini bütün yıl boyunca karşılayabilecek biçimde dağıtım
yapan Trablus ve Mısır taşra pazarları öyle büyüktü ki, bu faktörlerin etkisi
bile azalıyordu. Teknelerin kısıtlı kapasitesi yol boyunca su ve yiyecek
sağlamak için birçok limana uğramayı gerektiriyordu. Malta, Girit, Kıbrıs ve
Rodos adaları bu amaç için kullanılmaktaydı. Köle taşıyan yelkenliler Sakız,
Midilli ve Limni gibi Ege Adalarına da uğruyorlardı. Bazen köleler bu adalarda
indiriliyor, daha sonraki bir tarihte, yani yolculuğun olumsuz etkileri
geçtikten sonra, çoğunlukla başka bir tekne ile İstanbul veya İzmir’e
götürülüyorlardı. Tekneler bir limandan diğerine giderken, köleler indiriliyor
ve talebe göre satılıyorlardı. Yasal ticaretle birlikte yürüyen bu küçük
ölçekli iş Akdeniz’deki yelkenliyle köle taşımacılığının özelliğiydi. Çok
benzer bir şekilde, Anadolu’nun güney kıyısına, Antalya yakınlarına köle
getiren küçük Arap ve Rum gemileri, özellikle Mısır’a kereste yüklü
dönüyorlardı. 1857’den sonraki dönemde esirciler, köle ticareti yasağını göze
batacak biçimde ihlal etmemek için çeşitli teknik ve hilelere başvurmak zorunda
kaldılar. Bunların en yaygını, kölelerin geceleri ana limanların dışında
indirilip bindirilmesiydi. Bazen de köleler, kıyının yerleşilmeyen bir noktası
açıklarında demirleyen taşıma gemisinden küçük kayıklarla kıyıya taşınmaktaydı.[1]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder